Avrupa macaramız nasıl başladı?AKP büyük bir projeyle iktidarageldi. Avrupa ayagakaltı, 'Bak ne güzel ,artık anlaşcağımız adamlar var' dedi.
Bu proje Bürüksel'e, 17 Aralık'a kadar gitti. sonra bizimkiler uçuyordu, kaçıyordu, demokrasiydi, laiklikti, özgürlüktü derken tıs... Sonunda bütün müzakereler geldi; Ermenistan, Irak, Kıprıs, azınlıklar, limanların açılması benzeri dayatmalar listesinde dayandı.
Orada tıkalı kaldı. İlk günler uçan Tayyip Erdoğan bile tavır koydu. İmzaladıkları metni geldiler, burada reddettiler.
Bunlar oldu. Avrupa'dan akılı başında profesörler geliyor, Gelin, girebilirsiniz, muzakarelere yedin başlayalım' diyorlar yine aynı daytmaları önümüze koyarak...
Aynı filmi niye çevirecegiz, Türkiye'de değişen ne? Demek ki 4 yıl daha bir yalanın peşinde gideceğiz.
Boşuna 4 yıl oynadık, şimdi 5 yıl daha niye boşuna oynayacağız?
AKP iktidarının ciddi bir politikasının olmazı lazım...Bu ülkenin enerjisi buraya harcanmasın.
Karslı adam gzozunu açacak, gidip AB'ye mi danışacak? Daha ne gidiyorsun? Burada AB yine AKP'yi bir şamar oğlanı gibi kullanaçak.
Muhtemeldir ki Vatikan'dan, Fener Patriği'nden, Ermeni lobilerinden akil adamları toplanmış Türkiye'yİ sıkştırmaya çalışıyorlar.
Yunanlıların başka politikası yok. Avrupa Birliğ'nin değerlerini anlmak ,için AB'ye siyasi olarak bağlanmak zorundamıyız?
Biz siyasi olarak AKP'ye bağlanmak istiyoruz. Yüzde 47 var ortada, halkımıza bağlanmak istiyoruz. Artık yönetin bu ülkeyi. Brüksel'e neden gideceksiniz?
Erzurum'da bulgur pilavı yiyen adam 'Yanında soğan kırayım mı?' diye gidip Brüksel'e mi soracak? Ne kadar özgürlük varsa 301'de dahil, hepsini getirin ve çıkartın.
Bütün bunları çıkarma hakkınız varken daha nerye gideceksiniz?
Sizin milli bir kimlğiniz, milli bir iradeniz yok mu? Bu, Özal'ın formülüdür.
Baktı ki bu ülkeden bir şey çıkaramayacağını, bu ülkeye bir ütopya;AB diye bir rüya soktu, öyle de gidiyor.
14-15 yaşındaki bir kızın yaramazlıklarına dayanamayan bir adm, 'Bunu verlim de gitsin' demesi gibi.
Yahu nerye veriyorsunuz? Bizim İkinci Cumhuriyetçi dediğimiz insanlarda da düşük bir zeka var.
İşte evrensel değerler...Tamam, bunları alaım. Neymiş bunlar? Burada bir tabu var.
Burada bir psikopatlık var. Dünya, Avrupa gibi olmak zorunda değildir.
Avrupa'da herkesin evinde doğalgazı var, arabası var.Buna dünya müsait değildir.
Sadece Hindistan'da herkesin evi, arabası olacak dediğin zaman dünyadaki taşlar da yetmiyo
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Türkiye, Amarika'nın da desteğiyle PKK sorunu, 30 yıllık bu belayı bitirecek' deniliyor.
Yerim ben ABD'nin desteğini... ABD'nin desteği mutlaka tartışılmalıdır.
Bir mucadele, bir kavga var ve ABD'de bu durumdan nemalanmaya çalışıyor.
Irak Savaşı'nda ABD bize posta koymuştu, şimdi o günler geride kaldı gibi laflar ediliyor.
'Eski şeyler pürüz oluşturmuyor' diyenler eski günlerde bizi dövüyorlardı.
Bu literatür can sıkıcı. ABD'nin desteği, yardımı gibi bir literatür de eski günlerden, 'kucağa oturma' literatüründen kalmadır.
ABD'nin desteği falan yok.( kitaptan alıntılar NURETTİN)
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kitabın tanıtım yazısı (Alıntı)
Bu insanların başında kubbe yok. Allah ile aralarına birileri girmiş. Bir duvar çekmiş, onları labirentlere almışlar. Tabiatın ırzına geçilirken, nükleer bombalar dünyamıza tehdit oluştururken, nerede bilim adamları, aydınlar?
Eskiden belediyelerde kadrolu fareler vardı. Rögarlar sıkıştığında bu kemirici fareleri kanalların içini kemire kemire açsınlar diye atarlardı oraya. Rögar fareleriydi bunlar. Şimdi aydınlarımız, AKP hükümetinin başına bir sıkıntı geldiği zaman köşelerden rögarlara atılan fareler gibiler... AKP'nin, inşaat şirketlerinin, altın şirketlerinin, nükleercilerin önünü açmak üzere görev üstlenip Amerika'nın, iktidarın rögar fareleri oluyorlar... Bu rögar farelerinin şöyle dönüp de göğe, şu sonsuz semaya bir baktıkları yok.
Bu topraklarda istediğimiz, altına gireceğimiz küçük bir kubbedir... Biz, bu ülkenin altınlarını değil, ağaçlarının gölgesini sevdik. Hafız'ın lafıdır; 'Rüzgâr geçtiği yerlerin kokusunu taşır...' Herkes bulunduğu yerin kokusunu taşır... Gökkubbenin veya rögarların...
YAZAR. NİHAT GENÇ. VERYANSIN